Kategoriler
Aşk ilişkileri

İlişkilerin Başında Görülen Ciddi Sorunlar

İlişki terapistleri ve uzmanlara göre bazı sorunlar, ilişkilerin başında daha yaygın görülüyor ve ileride ciddi problemlerin kaynağını oluşturuyor. İlişkilerin uzun ömürlü olabilmesi için potansiyel sorunları baştan fark etmek gerekir. Yeni bir ilişkide görülebilecek sorunlar nelerdir?

Yeni bir ilişkiye başlamak genellikle eğlencelidir. Duygusal ve romantik çekim hissettiğiniz biriyle aynı duyguları yaşıyor olmak bir bilinmezliğin kapısını aralarken, yeni bir hikayeye adım atıyor olmak aynı zamanda heyecan vericidir. İlişkinin başında her iki taraf da birbirine en iyi şekilde davranmaya çalışır ama bazı potansiyel sorunlar, kendisiyle ilgili sinyalini en baştan verir.

Yeni bir ilişkinin verdiği heyecan, potansiyel sorunların ve ileride ciddi derecede büyük krizlere neden olabilecek konuların üstünü örtebiliyor. Hatta bazı partnerler karşı tarafa beslediği yoğun duygular nedeniyle, bu sorunların ileride çözülebileceğine dair bir inanç besliyor. Ancak görmezden gelinen bu problemlerin ileri ki zamanlarda çok daha büyük sorunlara neden olabileceği unutulmaması gerekir.

Ortak Nokta Eksikliği

Bir ilişki için romantik çekim kadar, ortak noktaların varlığı da gereklidir. Elbette kimse birbirine tam anlamıyla benzeyemez. Zaten bir ilişkide partnerlerin birbirine benzemesi değil ortak bir zeminde buluşabilmesi önemlidir. Ortak alanları olmayan iki kişinin, bir ilişkiyi uzun süreli devam ettirmesi pek mümkün görünmüyor. Ortak noktalar sadece hobi veya ilgi alanlarıyla ilgili değildir. Kişilik özelliklerinin de birbiriyle tamamlayıcı olması gereklidir. Örneğin içe dönük ve evinde vakit geçirmek isteyen bir partner ile dışa dönük ve dışarıda sosyalleşmekten hoşlanan bir partner, ilişkileri boyunca büyük sorunlarla karşılaşabilirler.

Kontrol Eden ve Talep Eden Kişilik

Aşırı kontrolcü ve talepkar partnerler, toksik ilişkilerin habercisi olabilir. Bu kişiler, partnerlerinin üzerinde tahakküm kurarak hayatları üzerinde kontrol sağlamak ister. İlişkinin başlarında yoğun bir kontrol ve manipülasyon olmasa da kontrolcü partnerler, bir şekilde bu durumla ilgili önemli ipuçları veren davranışlar sergiler. Karşı tarafı ailesinden ve çevresinden soyutlamaya yönelik davranışları, kontrolcülüğün ilk adımlarından biri olabilir. Aynı zamanda bu kişiler, kıskançlık adı altında partnerlerinin davranışlarını kısıtlayabilirler. Talepkar partnerler,ilişkinin başlarında daha az istekte bulunmaya özen gösterir. İlk zamanlarda, talepkar görünmemek için partnerlerine çeşitli hediyeler alarak ya da iyilik yaparak karşılığında bir beklenti içine girebilirler. İstediklerini alamadıklarında agresif tavırlar sergileyebilirler.

Farklı Harcama Alışkanlıkları

Parasal sorunlar, ilişkilerde sıklıkla gündeme gelen sorunlar arasında yer alır. Para harcamayla ilgili alışkanlıklarımız bir anlamda hayat tarzımızı da önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle partnerlerin parayla ilgili tutumları da ilişkilerde önemli sorunlar yaratabilir. Tasarruf yapmak isteyen bir partner ile günlük harcama yapmaktan hoşlanan bir partner için mali sorunlar, zamanla çok daha derin krizlere neden olabilir. Yemek sonrası ücretin nasıl ödeneceği konusunda bile anlaşamıyorsanız; ileri ki dönemlerde evin ihtiyaçları, faturaları ödeme ve hayatınızı idame ettirme gibi parasal konularla ilgili ciddi sorularla karşılaşabilirsiniz. Parasal sorunlar, asla çözülemeyecek bir problem değildir. Üzerine konuşularak çözüme varmak mümkündür.

Geçmişten Gelen Sorunlar

Yeni bir ilişkiye başlamadan önce partnerlerin aklında şu soru belirebilir: “Geçmişteki ilişkisini unutabildi mi?” Bu sorunun cevabı konusunda emin değilseniz, ilişkinizde bir çatlak şimdiden oluşmuş demektir. Her insanın geçmişinde ilişkiler, eski partnerler, kalp kırıklıkları ve unutulmayan aşklar olabilir. Ancak sağlıklı ve mutlu bir ilişki, yeni bir sayfa gerektirir. Her iki partner de birbirlerinin geçmişine takıntılı davranırsa, bu sorun adeta bir hortlak gibi ilişkinin en mutlu anlarını bile gölgeleyebilir.

Sınır Sorunları

İlişkilerin başında partnerler sürekli birbiriyle zaman geçirmekten hoşlanır. Bu doğal bir durumdur. Ancak birlikte zaman geçirmek kadar ayrı zaman geçirmek de önemlidir. İlişkilerde sağlıklı sınırlar kurabilmek önemlidir ve bunu ilk zamanlarda yapabilmek gerekir. En baştan birbirine özel alan tanımayan partnerler zamanla diğer insanlardan izole olabilir ve yalnız kalabilir. Sağlıklı sınırlar belirleyememek aynı zamana partnerlerin ilişkilerine bağımlı olmasına ve öz güven aşınmasına neden olabilir. Ve tabi ki yeni bir ilişki ne kadar heyecanlı olsa da bazı konularda taviz verilmemesi gerekir. Mutlu bir ilişki, mutlu partnerlerle mümkündür. Kendinden olması gerekenden fazla veren bir kişi, ilişkilerinde ki beklentilerine ulaşmakta hayal kırıklığı yaşayabilir.

Kategoriler
Aşk ilişkileri

İlişkilerde Yıkıcı Etkiler Yaratan Sessiz Muamele Nedir?

Daha önceki yazılarımızda sessiz muameleden ufak da olsa bahsetmiştik. Bu yazımızda ise sessiz muamele nedir? Nasıl başa çıkılır? Bu sorular üzerinde duracağız.

İlişkilerde partnerler için her zaman, her şey yolunda gitmez. Bazen öfkeleniriz, bazen kızarız, bazen de büyük hayal kırıklıkları yaşarız. Sorunlara verilen tepkiler ise genelde bir eyleme dökülmüş olur. Konuşmak, bağırmak, el kol hareketleri, mimikler veya hiç istenmese de fiziksel olarak zarar vermek eyleme dökülmüş davranışlardır. Bir de eyleme dökülmeyen tepkiler vardır. Bunlardan biri de psikolojik manipülasyon yöntemlerinden biri olan sessiz muameledir.

Sessiz Muameleme Nedir?

Sessiz muamele, iletişime geçmek isteyen kişiyle iletişim kurmayı reddetmektir. İletişim kurmak isteyen kişinin söylediklerine cevap vermemek, o kişiyi görmezden gelmek, davranışlarını yok saymak ve hatta varlığını reddetmektir. Sessiz muameleme, her ne kadar kırgınlığı ve kızgınlığı ifade etmenin tepkisiz ve basit bir yöntemi olarak gözükse de duygusal bir manipülasyon ve psikolojik şiddet türüdür. Yakın ilişkilerde çok sık rastlanan bir sorundur.

Sessiz Muamelenin Zararları

Sessiz muamelenin amacı bir anlamda karşı tarafı cezalandırmaktır. Sessiz muamele yöntemini kullanan kişilerin zarar verme niyeti olmasa da karşı taraf üzerinde pasif ve psikolojik şiddet uygulamış olur. Bu duruma maruz kalmış kişiler, kendilerini değersiz hisseder. Suçluluk ve korkuyla karşı karşıya kalırlar. Öfkebilinmezlik ve kafa karışıklığıyla ne yapacaklarını bilmez hale gelebilirler. Bu olumsuz duygu durumları, zamanla kişilerde olumsuz psikolojik etkilere neden olur.

Sessiz muamelenin uzun bir süre devam etmesi, buna maruz kalan kişilerde strese neden olur ve kişinin kendisini kontrol etmesi zorlaşır. Bu kişiler, kendilerini reddedilmiş hisseder ve duygusal bir acı yaşarlar. Özellikle buna maruz kalma nedenini bilmeyen kişiler, sorunu anlamak için fazlasıyla zaman ve enerji harcar. Sessiz muameleye maruz kalan kişiler, karşı tarafı kazanmak için elinden geleni yapar ve başarısız olduklarında fazlasıyla incinirler. Bütün suçun kendisine olduğunu ve varlığının değersiz olduğunu düşünmeye başlar. İşte bu yüzden psikolojik şiddet ve gizli duygusal istismar biçimi olarak da adlandırılır çünkü uzun süreli sessiz muamele, maruz kalan kişiye kendisi hakkında olumsuz bir yanılsama yaratır.

Sessiz muamele, bir ilişkide partnerler arasındaki köprüleri yıkar ve tüm iletişim yollarını kapatır. Bu nedenle ortada bir sorun varsa bile bu sorunun daha da derinleşmesine yol açar. Sessiz muamele karşısında ne yapılmalıdır?

1- Olayların Soğuması İçin Zaman Verin

Sessiz muamelenin öncesinde büyük bir tartışma ve öfke patlaması yaşandıysa, her iki tarafın da yatışması için bir süre sesiz kalması gerekebilir. Sessizlik, tartışmanın nedenlerini daha iyi anlamanıza ve olayları daha analiz edebilmenize yardımcı olur. Bu nedenle partnerinizin üzerine gitmeden bir süre sakin kalmak faydalı olacaktır.

2- Karşı Tarafın Duygularını Kabul Edin

İlk olarak savunmacı olmaktan ve çözüm aramaktan vazgeçin. Öncelikle, karşı tarafın duygularını anlamaya çalışın. Neden iletişim kurmak yerine sessiz muamele uyguluyor? Neden konuşmayı reddediyor? Bu sorular üzerine düşünün.

3- Hatanızın Olmadığını Düşünüyorsanız Özür Dilemeyin

İnanmadığınız ve suçlu olmadığınızı düşündüğünüz durumlar için özür dilemeyin. Suçsuz olunduğu halde özür dilemek, ileri ki zamanlarda benzer bir sorunda tekrar sessiz muamele uygulanmasının önünü açar. Ayrıca samimiyetsiz bir özür daha fazla sorun yaratabilir. Bunun yerine karşı tarafın neler hissettiğini anlamaya çalıştığınızı ifade edin ve empati kurmaya çalışın.

4- Gerçekten Hatalıysanız Özür Dileyin

Partnerinizi incitecek veya onu kızdıracak bir şey yapıp yapmadığınızı her yönüyle düşünün. Eğer hatalı olduğunuzu düşünüyorsanız özür dilemekten çekinmeyin. Hatalıysanız, karşı tarafın uyguladığı yöntem ne kadar yanlış olsa da bunun başlangıç noktasının sizin yaptığınız bir hata olduğunu unutmayın. Bu nedenle hatasını anlamış birinin samimi özrü, birçok sorunun çözümü olabilir.

5- Kendinize Odaklanın

Karşı tarafın duygularını anlamaya çalıştınız ve bütün iletişim teklifleriniz reddedildiyse, karşı taraf adım atana kadar beklemeniz gerekir. Sessiz muamelenin aynı zamanda bir kontrol ve manipülasyon aracı olduğunu unutmayın. Karşı taraf sorunu çözmek yerine, sesiz muamele konusunda ısrarla tutumunu sürdürmeye devam ediyorsa; bu durum pasif agresif bir kontrol mekanizmasına dönüşmüş olabilir. Karşı taraf, sizin kendinizi kötü hissetmenizden besleniyor olabilir. Bu noktadan sonra elinizden geleni yaptığınızı unutmayın ve daha fazla manipüle olmamak için odak noktanızı kendinize yönlendirin. Karşı tarafın ilk adımı atmasını bekleyin.

Kategoriler
Aşk ilişkileri

Evlilik Baskısıyla Nasıl Başa Çıkılır?

Son dönemlerde insanların evlilik hakkındaki düşünce ve tutumları değişmeye başladı. Bu değişikliğin karşısında toplum ve kültür, büyük bir çoğunluğun üzerinde evlilik için baskı aracına dönüştü. Birçok insan için önemli bir sorun haline gelen evlilik baskısıyla ilgili yazımız sizleri bekliyor.

Toplumun genelinde standartlaştırılmış bir yaşam çizgisi kabul görmüş durumda. Bu standart çizgi, ilişkiler için de oluşturulmuştur. Bu konuyla ilgili ilişki merdiveni kavramından daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Yine de ilişki merdivenini kısaca tanımlayalım. İlişkilerimiz, toplum tarafından kabul görmüş belli bir sıra ve aşamalara göre ilerliyor. Birçok insan romantik ilişkileriyle ilgili kararlarını bu sıraya göre veriyor. Aslına bakacak olursak bu bir kural değil. Her insan, hayatını farklı noktalara yönledirmekte özgürdür. Ancak birçok kişinin özgür seçimleri, evlilik söz konusu olduğunda aile ve özellikle akranlar tarafından sorgulanıyor ve eleştiriliyor.

Evlilik insanların hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biridir. Hem evlilik hem de evlilik kararını vermek, zor ve karmaşık bir süreçtir. Günümüzde birçok insanın evlenme konusunda ki düşünceleri, modern hayatın da etkisiyle değişmeye başladı. Yukarıda bahsettiğimiz ilişki merdivenini kullanmak yerine, kendi hayat basamaklarını kullanmak isteyenlerin sayısı gittikçe artıyor. Bunun yanında, toplumda evlilik konusunda baskıcı davranan önemli bir kesim de mevcut. Bu kesim, evlenme konusunda karar veremeyen, evlenmeyi reddeden ya da gerçek aşkı bulduğunda evlenmek isteyen kişiler üzerinde büyük bir baskı uyguluyor.

Siz de evlilikle ilgili arkadaşlarınız, akranlarınız ve aileniz tarafından baskıya maruz kalıyor olabilirsiniz. Evlilikle ilgili sorularla karşı karşıya kalmak, kaygı ve strese yol açmış olabilir. Belki bu sorular size, kendinizi “yanlış yolda” ya da “geç kalmış” hissettiriyor olabilir. Ancak yanlış olan özgür tercihleriniz değildir. Yanlış olan çevrenizin size uyguladığı baskı ve üzerinizde yarattığı olumsuz etkilerdir. Evlilik baskısına maruz kalıyorsanız ne yapabilirsiniz? Bu yazıda hayatınızı kolaylaştırabilecek bir kaç tavsiyeyi listeledik.

1- Herkes Hayatı Aynı Şekilde Yaşamak Zorunda Değil

Evlilik fikri güzel ve heyecan vericidir ama bu durum, psikolojik ve duygusal olarak evliliğe hazır olan kişiler için geçerlidir. Herkes 25 yaşında evlenip 30 yaşına gelmeden anne ve baba olmak zorunda değildir. Toplum ve yakın çevreniz evlilik, çocuk sahibi olma gibi önemli konularda belli yaş aralıklarına odaklanmış olabilir ama herkes aynı yaş aralığında evlenmek mecburiyetinde değildir. Herkesin yaşam hikayesi birbirine benzemek zorunda da değildir. Her insanın yaşamı biriciktir ve kendine özel bir hikaye yazmaya hakkı vardır. Bu baskılarla mücadele edebilmek için sizin de bu düşünce kalıplarından kurtulmanız gerekir. Siz de toplumun dayattığı baskıyı, kendi üzerinizde uygulamayın.

2- Ne Yapmak İstediğinize Odaklanın

Önce kendinize ne istediğinizi sorun. Evlenmek mi istiyorsunuz? Kariyer yapmak mı? Eğitim hayatınıza devam etmek mi? Ne istediğiniz konusunda kendinizden emin olduğunuzda, başkalarının söyledikleri sizi daha az etkiler. Kendinizden emin olmak, baskı ve eleştirilere karşı daha sağlam durmanızı sağlar. Eğer kararlıysanız, bir süre sonra çevrenizden gelen baskılar sizin için önemini yitirecektir.

3- Savunmacı ve Öfkeli Davranmayın

Duygularınızı aktarırken öfkeli ve savunmacı olmayın. Bu tür davranışlar, karşı tarafın kendi düşüncesini savunmasına neden olur. Konuşmanız, bir sonuca varmayan fikir çatışmasına dönüşür. Karşı tarafın endişelerini anladığınızı ve önemsediğinizi belirtin ve neye odaklanmak istediğiniz konusunda dürüst olun. Aksini düşünen yakınlarınıza kendinizi kibarca açıklayın. Ancak kendinizi suçlu hissettiren, zihninizin karışmasına neden olan ve üzerinizde olumsuz etki bırakmaya devam eden kişilere, bu konu hakkında bir daha konuşmak istemediğinizi açık ve net bir şekilde ifade edebilirsiniz.

4- Duygularınızı Paylaşın

Genellikle çevremizdeki insanlar, şahsımız ve geleceğimiz hakkında yorum yaparken ne hissettiğimizi görmezler. Duygular somut değildir. Eğer biz duygularımızı dürüst bir şekilde aktarmazsak, karşı taraf hissettiklerimizden bihaber olabilir. Bu nedenle sadece evlilik konusunda değil yakın ilişkimizde de duygularımızı dürüst ve samimi bir biçimde paylaşmalıyız. Aynı şekilde siz de ailenizin endişelerini ve evlilik baskısının ardında yatan düşünceleri anlamaya çalışın. Karşılıklı duygu paylaşımı, kesin çözüm olmayabilir ama büyük çatışmaların ve tartışmaların önünü kesebilir.

5- Sorulardan Kaçınmayın

Ailenizden ve arkadaşlarınızın size evlilikle ilgili sorular sormasından çekinmeyin ve cevaplamaktan kaçınmayın. Bu sorulardan kaçmak, sizin sorununuzu çözmenize yardımcı olmaz. Açık bir iletişim kurmak, hayatınızla ilgili planlarınızı ve endişelerinizi karşı tarafa doğru bir şekilde aktarmanızı sağlar.

Kategoriler
Aşk ilişkileri

En Sık Rastlanılan 6 İlişki Problemi

Uzmanlara göre ilişkilerde sıkça tartışılan belli başlı konular var. İster evlilik olsun ister flört olsun her ilişkinin sorunları, hemen hemen aynı konular üzerinde yoğunlaşır. Bu sorunlar nelerdir ve nasıl yaklaşılması gerekir?

Yeri geldiğinde kendimizle bile kavga ediyorken, iki insanın olduğu yerde çatışma olmaması mümkün müdür? Hayatımızın büyük bölümünü paylaştığımız partnerimizle bir tartışma ya da çatışma yaşanmaması neredeyse imkansızdır. Arada romantik ve güçlü bir bağ mevcut olsa da her iki partner kendine ait duyguları, fikirleri ve değerleri olan iki ayrı bireydir. Bu nedenle tartışmalar kaçınılmazdır. Şunu da unutmamak gerekir. Mutlu çiftler de tartışır. Ancak önemli olan bu tartışmaların üstesinden gelebilmek ve her tartışmadan daha güçlü bir ilişkiyle çıkabilmektir. Bahsi geçen bu sorunlar nelerdir? Gelin bir göz gezdirelim.

1- Parasal Sorunlar

Maddi konular, ilişkilerin her evresinde karşılaşılan bir sorundur. Partnerler arasındaki gelir farkı, ilişkilerde tartışmaları tetikleyebilir. İlişkilerdeki parasal sorunların bir diğer nedeni de partnerlerin parayla ilgili farklı harcama tutumlarıdır. Parasal sorunların gündeme gelmesi için yapılması gereken, ortak harcamalarla ilgili bir plan oluşturmaktır. Kimin neyi ödeyeceğini önceden belirleyin ve bu plana sadık kalmaya çalışın. Bir plana sahip olmak, parayla ilgili sorunların yarattığı stresi azaltacaktır.

2- Günlük Stresten Dolayı Yakınlığın Azalması

Özelikle uzun süreli ilişkilerde çok sık rastlanılan bir sorundur. Uzun süreli ilişkisi olan çiftler, bir süre sonra günlük stresten dolayı birbirinden uzaklaşabiliyor ve birlikte zaman geçirmeyi bir kenara itilebiliyor. Bu durum, partneriyle zaman geçirmek isteyen ama belli nedenlerden dolayı bunu başaramayan kişiler için büyük bir problem haline gelebiliyor. Böyle bir sorun ise partnerlerin kendisini yalnız hissetmesine neden oluyor. Eğer bu tür bir problemle karşı karşıya kaldıysanız ilk yapmanız gereken, birlikte güzel ve samimi vakit geçirmek istediğinizi partnerinizle açık bir şekilde paylaşmanız olacaktır. Doğrudan iletişime geçmek yerine kendinizi geri çekerseniz, aranızda duygusal mesafenin oluşmasına neden olabilirsiniz.

3- İletişim Hataları

İnsanlar, ilişkilerinde genellikle yanlış iletişim yollarına başvurur. Yanlış iletişim ise ilişkilerdeki tartışmaların ve çatışmaların fitilini ateşleyen önemli bir sorundur. Eğer iletişim eksikliği ilişkilerinizde büyük sorunlara neden oluyorsa, iletişim becerileriniz üzerinde durmanız gerekir. Yaptığınız iletişim hatalarını gözlemlemeli ve bu hataları çözmek için çabalamalısınız. Doğru bir iletişim sadece romantik ilişkilerimizde değil, diğer tüm yakın ilişkilerimizde ve sosyal ortamlarda da size fayda sağlayacaktır.

4- Kıskançlık

Kıskanmak insanın doğasında vardır ama kıskançlığın ileri boyutları ilişkilerde büyük krizlere neden olur. Kıskançlığın kaynağını oluşturan birçok neden vardır. Öz güven eksikliği, güvensizlik, yetersizlik hissi gibi nedenler psikolojik kaynaklıdır. Kıskançlığın kökleri kişilerin geçmişine dayanır. İlişkilerde kıskançlığın altında yatan nedenler, iyi gözlemlenmelidir. Kıskançlıkla mücadele eden kişilerin kendisiyle ilgili farkındalığa ulaşması gerekir. Bunun için de duygularıyla bağlantıya geçmesi şarttır. Duygularıyla ilgili farkındalığa ulaşan bireyler, olayları daha objektif yorumlar ve ilişkileri daha sağlıklı ilerler.

5- Aile ve Arkadaşlar

İlişkilerde sorunlardan bir diğeri de üçüncü kişiler yüzünden oluşan çatışmalardır. Bu tür çatışmalarda bir partner diğer partnerin ailesinden veya arkadaşlarından rahatsız olur ya da üçüncü kişilerin istek ve düşünceleri, ilişkideki huzuru bozar. Kendi yakınlarını savunmak isteyen taraf ile bu durumdan rahatsızlığını dile getiren taraf arasında çatışmalar başlar. Ancak şu da bir gerçek ki hiç kimse yakınlarının sözlerinden ve davranışlarından sorumlu değildir. Üçüncü kişilerin neden olduğu problemlerin sorumluluğunu partnerinize yüklemek haksızlık olmaz mı? Öncelikle partnerinizle ailesi ya da arkadaşları hakkında konuşurken kullandığınız sözcüklere dikkat etmeniz gerekir çünkü bu kişiler muhtemelen partneriniz için önem ve değer taşıyan kişilerdir. Ayrıca siz bu kişileri sevmek zorunda değilsiniz ama saygı duymanız gerekir. Aile ve arkadaşlar söz konusu olduğunda, partnerinizi karşınıza almamaya özen göstermelisiniz. Rahatsızlıklarınız varsa, kibar ve samimi bir dille getirmelisiniz.

6- Ev İşleri ve Sorumluluk

Evle ilgili görevleri ve sorumlulukları kimin yapacağına karar vermek, partnerler arasında çekişmeye neden olur. Bir partner diğer partnere göre ev işleriyle ilgili daha fazla sorumluluk alıyorsa, zamanla kendisini kullanılmış hissedebilir. Parasal sorunlarda da olduğu gibi evle ilgili iş ve sorumluluklar için de bir plan oluşturmak gerekir. Çöpü en son kimin attığı üzerine ısrarla tartışmak, size pek yardımcı olmaz. Herkesin görev sınırlarının belirlenmesi, çatışmaları ve sürtüşmeleri azaltır.

Kategoriler
Aşk ilişkileri

Aldatılmak ve Sonrasında Yaşanan Travma

Siz de değer verdiğiniz ve sevdiğiniz yakınlarınızın ihanetine uğradıysanız, bu durumun ne kadar ağır ve acı verici bir deneyim olduğunu bilirsiniz. Aldatılmak ve bunu atlatmak zor geçen bir süreçtir. Bu yazımızda bu konuya değinerek, aldatılmak ve aldatılma sonrasında yaşanan travma üzerinde duracağız.

Aldatılmak, bir insanın yaşadığı en zor deneyimlerden biri olsa gerek. Yapılan birçok araştırma, aldatılmanın verdiği acı ile ölüm nedeniyle oluşan kayıp acısının hemen hemen aynı olduğunu göstermiştir. Aldatılmanın hissettirdikleri o kadar ağırdır ki aldatılan kişiler bu durum karşısında ya büyük bir şok geçirir ya da ihaneti reddetmeyi tercih eder. Birbirinden farklı bu iki tepki, doğal tepkilerdir. Beynimiz böyle zorlu sorunlar karşısında bir savunma mekanizması oluşturur. Ya şoka girer kendimizi kilitleriz ya da sorunu görmezden gelir ve hayatımıza devam ederiz. Aldatılmayı kabullenmek, zor ve zaman alan bir durumdur. Kişilerin hayatında aşılması zor sorunlar yaratabilir.

Aldatılmanın Yarattığı Travma

İhanetin travması, güven bağının kopması, sadakatsizlik, aldatan kişiye ve ilişkiye olan inancın bitmesinden dolayı oluşan kişisel bir travmadır. Aldatılan kişilerde ilk olarak hayal kırıklığı, duygusal bir acı, güvensizlik, kendini suçlama, öfke, duyguları kontrol edememe ve kafa karışıklığı gibi davranışlar gözlemlenir. Aldatılan kişinin güveninin suistimal edilmesi, değer verdiği birçok şeyin yıkıldığını görmesi ve bunu kabullenmesi oldukça zaman olan bir durumdur. İhanete uğramış biriyle incinmiş bir kişinin arasında büyük farklar vardır. İhanete uğrayan kişi, travmanın ilk aşaması olan şok ile birlikte yönünü şaşırır. Ne yapacağını ve nasıl tepki vereceğini bilemez hale gelir. Bu kötü olayın deneyimini bir kez yaşayan kişiler, başka birine güvenmekle ilgili problemler yaşayabilir. Diğer insanlara yaklaşımlarında önemli değişimler meydana gelir.

Aldatılmak Neden Acı Verir?

Aldatılan kişiler, öz değer kaybı yaşar. Artık bir daha sevilmeyeceğini, kendisini sevilmeye değer bulmamaya başlar. Kendisini sevgisiz ve değersiz hisseder. Partnerinin aldatmasının nedeninin kendisindeki eksikliklerden kaynaklandığını düşünür ve kendisini yetersiz hisseder. Aldatılan kişi, kendisini küçük düşmüş ve kandırılmış hisseder. İlişkide yaşanan güzel anıların ve sevginin gerçekliğini sorgulamaya başlar. İhanetin bu kadar acı verici olmasının bir nedeni de aldatan kişiye karşı hala yoğun duygular besleniyor olmasıdır. Bu nedenle o kişiyi kaybetme korkusu, ihanetin verdiği acıyı daha da derinleştirir.

İhanetin Yarattığı Travmayla Nasıl Başa Çıkılır?

Ancak her durumda olduğu gibi ihanetin yarattığı olumsuz etkiler zamanla geçecektir. İlk haftalar zorlu geçse de birkaç haftanın ardından aldatılmanın yaratığı travmanın ilk aşaması atlatılmış olur. Birkaç aylık zaman diliminde toparlanma süreci başlar. Aldatıldığını kabullenmek, ne kadar zor bir süreç olursa olsun, kişide büyük bir farkındalık oluşturur. Kişinin zorlu ve stres yaratan sorunlarla nasıl mücadele ettiğini ve bunun üstesinden nasıl geldiğini görmesini sağlar. Aslında her kötü olay gibi aldatılmak da insanın kendi sınırlarını ve gücünü keşfetmesine yardımcı olur. Zor ve stresli sorunlar, insanlara sorunlarla mücadele etmek için bağışıklık kazandırır. Peki, böyle zor bir durumun üstesinden nasıl gelebilirsiniz?

1- Aldatılmanın Sorumlusu Siz Değilsiniz

Öncelikle herkesin kendi davranışından sorumlu olduğunu unutmayın. Aldatmak, aldatan kişinin sorunu ve sorumluluğudur. Bu süreci nasıl atlatacağınıza odaklanın ve kendinizi suçlamayın. Kendinize fiziksel ve duygusal olarak zarar verecek her tür davranıştan uzak durmaya çalışın.

2- Duygularınızı Bastırmayın

Üzüntü ve stres yaratan sorunlar karşısında duygularınızı bastırmak, yapılacak en yanlış tepkilerden biri olur. Bu tür travmatik durumlarda duyguları bastırmak, durumu kabullenmeyi zorlaştırır ve toparlanma sürecini uzatır. Bu nedenle hangi duygu durumu içindeyseniz ona göre hareket edin. Üzüntünüzü, şaşkınlığınızı ve öfkenizi tüketene kadar yaşayın.

3- Kendinize Zaman Tanıyın

İhanetin yarattığı travmanın üstesinden gelmek kolay değildir. Yaşadığınız sürecin belirli aşamaları var. Bu süreci yaşamak için kendinize zaman tanıyın. Böyle zorlu süreçlerinden üstesinden hemen gelmek mümkün değildir. Mutlaka geriye dönük sorgulamalar yaşayacaksanız. Kötü ve güzel anılarınız, bir süre zihninizi meşgul edecek. Bunları yaşarken panik yapmayın. “Neden unutamıyorum?” diye endişeye kapılmayın. Travmanın her aşamasını olması gerektiği gibi yaşayın. Kendinizi kısıtlamayın ve zorlamayın. Zamanla bu sorunun üstesinden geleceksiniz.

4- Kendinize Odaklanın

Bir süre zihniniz, yaşadığınız ve yüzleştiğiniz sorunla meşgul olacaktır. Bu nedenle farklı aktivitelere yönelerek kendinize ve zihninize nefes aldırabilirsiniz. En güzel aktivitelerden biri de yürümektir. Yürümek, zihninizi toparlamanıza ve daha iyi düşünmenize yardımcı olur. Sık sık yürüyüş ve egzersiz yapın. Yemek ve uyku düzeninizi aksatmamaya özen gösterin.

Kategoriler
Aşk ilişkileri

Yanlış Kişiyle Birlikte Olduğunuzu Gösteren 7 İşaret

Partnerimizi ancak birlikte zaman geçirdikçe tanıyabiliriz. Doğru kişiyi bulup bulmadığımızı, ilişkide geçirdiğimiz zamanla paralel olarak anlayabiliriz. Birlikte geçirilen bu süreçte, doğru kişiyi bulup bulmadığımıza dair ortaya çıkan bazı işaretler vardır. Biz de bugün, bu işaretlerin peşinden gideceğiz.

İlişkilerin her dönemi güzeldir ama özellikle ilk dönemleri oldukça heyecan vericidir. Yeni bir ilişkinin hissettirdiği her duygu çok güçlüdür. Bu güçlü duyguların da etkisiyle insanlar, partnerlerinin doğru kişi olduğunu inanmak ister. Hele ki partnerler arasında güçlü bir romantik bir çekim varsa, doğru kişiyi ve gerçek aşkı bulduklarını düşünebilirler. Aslında çoğu insanın romantik ilişki deneyimleri, genellikle doğru kişiyi ve doğru aşkı bulmakla alakalıdır. Duygusal ve romantik anlamda diğer yarımızı bularak tamamlanma isteğimiz, bizi bu arayışa sürükler.

İnsanlar çok katmanlı, karmaşık varlıklardır. Bu nedenle duygularımız sabit değildir. Zamanla değişiklik gösterebilir. İnsanlar bu kadar karmaşık olduğu için yakın ilişkilerimizde karşı tarafı bir anda çözmek neredeyse imkansızdır. Birlikte zaman geçirdikçe partnerlerimizi daha yakından tanıma imkanı buluruz. Doğru kişiyle beraber olup olmadığımızı ancak belli süre geçtikten sonra ortaya çıkan bazı ipuçlarından faydalanarak anlayabiliriz. Uzmanlar ve ilişki terapistleri tarafından belirlenen ipuçlarını sizler için derledik.

1- Önemli Anlarda Aradığınız Kişi Partneriniz Değildir

İnsanlar, kriz anlarında destek bulmak için en yakın oldukları kişilerden destek almak ister. Güzel ve kötü anlarını en yakınlarıyla paylaşmak isterler. Partnerimizle kurulan duygusal yakınlığı da dikkate aldığımızda, bir şeye ihtiyacımız olduğunda ilk koştuğumuz kişiler partnerlerimiz olur. Bu tür anlarda aklınıza ilk gelen kişilerden biri partneriniz değilse ve onunla yaşadıklarınızı paylaşmak içinizden gelmiyorsa bir sorun var demektir.

2- Sık Sık Partnerinizden Ayrıldığınızı Düşünüyorsunuz

Bu durum, doğru kişiyle birlikte olmadığınıza dair en güçlü işaretlerden biridir. Birlikte bir gelecek düşünemiyor musunuz? Ya da ayrı yollardan devam etmenin en doğru karar olduğuna mı inanıyorsunuz? Belki de partnerinizle mutlu bir gelecek hayal etmekte zorlanıyorsunuz. Zihninizde beliren bu düşünceler, size doğru kişiyle birlikte olmadığınızı açıkça belli eder.

3- Ya Çok Tartışıyorsunuz Ya Hiç Tartışmıyorsunuz

Tartışmak, samimiyeti ve güven ilişkisini inşa eder ve aynı zamanda karşı tarafın duygu ve düşüncelerini anlamamız için fırsat sağlar. Tartışmalar, ilişkilerin parçasıdır ancak sürekli görüş ayrılığında olmak ve en ufak konularda bile uzlaşı sağlayamamak, sağlıksız bir ilişkinin işaretidir. Bunun yanında hiç tartışmıyor olmak, bir şeylerin ters gittiğinin işaret eder. hiç tartışmamak, partnerlerin yeterli etkileşimde olmadıklarının göstergesi olabilir.

4- Duygusal Olarak Tükenmiş Hissediyorsunuz

İlişkiler elbette zordur ama bir ilişki sizi tükenmiş hissettirmemelidir. Romantik bir ilişki, partnerleri tükenmiş değil aksine enerjik hissettirmelidir. Eğer partnerinizle olan ilişkileriniz sizi duygusal olarak tükenmiş hissettiriyorsa, yanlış kişiyle berabersiniz demektir.

5- Kendiniz Olamazsınız

İlişkilerde kendini ve duygularını özgürce ifade etme özgürlüğüne sahip olmak önemlidir. Eğer yanlış kişiyle birlikteyseniz, onun yanında kendiniz gibi davranmakta zorlanırsınız. Partnerinizin standartlarına uymak için olmadığınız biri gibi davranırsınız. Kendiniz gibi davrandığınızda, partnerinizin nasıl tepki vereceğinden çekinirsiniz.

6- Endişelerinizi Paylaşsanız da Hiçbir Şey Değişmiyor

Doğru kişiyle kurulan ilişkilerde, partnerler karşı tarafa endişelerini rahatlıkla aktarır ve birlikte bir çözüm yolu bulmak ister. Eğer doğru kişiyle beraberseniz, partnerinizin ilişkisi için nasıl emek sarf ettiğini ve elinden geldiğince çözüm odaklı pozitif değişimler için çabaladığını fark edersiniz. Eğer yanlış kişiyle birlikteyseniz, endişelerinizi ne kadar paylaşsanız da olumlu bir geri dönüş alamazsınız. Olumlu geri dönüş alınsa da değişen bir şeyin olmadığını fark edesiniz. Endişeleriniz ve kaygılarınız havada kalıyorsa ve partneriniz ilişkiniz için bir çözüm yolu arayışına girmiyorsa, muhtemelen yanlış kişiyle berabersiniz.

– Partnerinizin Tek İlgisi İlişkiniz

Partnerinizin tüm ilgilisi, ilişkinize yönelmiş vaziyette ve hayatta önemli olan tek şeyin ilişkiniz olduğunu mu düşünüyor? O zaman bu durum, yanlış bir ilişki içinde olduğunuza dair önemli bir ipucu olabilir. Partnerlerin 7/24 birlikte olması ve konuşulan bütün konuların yürüttükleri ilişkiyle alakalı olması, sağlıklı bir romantik ilişkinin işareti olamaz. İlişkiler, hayatımızın büyük bir parçasını oluşturuyor ancak hayattaki tek önemli konu ilişkimiz değildir. Bu tarz bir ilişki, zamanla partnerleri de bunaltabilir ve mutsuz edebilir.